Kürt Sorununun Kökeni, Gelişimi ve Olası Çözüm Yollarının Analizi

Kürt Çözümleri

Elinizdeki kitap, tarihsel kökeni ve gelişimini gözeterek, Kürt sorununun olası çözüm yollarını tartışmayı, çeşitli ülkelerde yaşanmış ulusal sorunların çözüm pratiklerini incelemeyi ve farklı çözüm yollarının bir analizini yapmayı amaçlamaktadır.

Kürt sorunu konulu literatürde bir “ara toparlama” ihtiyacını karşılayan bu çalışma, Kürt sorununun çözümü için gerçekçi bir yol haritasının ortaya konulması çabasıyla son bulmaktadır.


Yurtdışına kitap satışımız, kargo ücretlerinin fahiş rakamlara varması nedeniyle durdurulmuştur. Yurtdışından sipariş vermek için,istediğiniz kitapların listesini iletisim @yazilama.com adresine iletmenizi rica ederiz!

Stokta yok

Önsöz

Sevgili Tunca’nın çalışmasının Kürt sorunu konulu literatürde bir “ara toparlama” ihtiyacını karşılayarak kritik bir yer tutacağını zannediyorum. Türkiye’de hangi yapıtın hangi koordinatlara oturacağını elbette bir hakkaniyet ölçüsü belirlemiyor. “Türkiye” ekini unutun; bu hiçbir zaman hiçbir yerde söz konusu değildir. Birincisi, ilgili çalışmanın egemen ideolojik iklimle irtibatına bakılır. Eğer bu irtibat bir eleştiri veya karşıtlık içeriyorsa, yapıtın içeriğini aşan anlamda gücüne bakılır. İçeriği aşan bir güçlülükten söz etmeye başlamışsak piyasanın kurallarının belirlediği bir alandayız demektir.

Bu düzlemlere ilişkin ayrı ayrı analizler yapacak ve tahminlerde bulunacak değilim. Ancak elinizdeki kitabın bir ihtiyacı karşılaması konusunda kötümser olduğumu düşünmeyin. Türkiye’de Kürt sorununa ilişkin egemen liberal ve Kürtçü literatürler tıkanma belirtileri gösteriyor ve bu tıkanmanın bu akımlarca giderilebileceğinin herhangi bir işaretini görmüyorum. Bu durumda Tunca Özlen’in çalışmasının, içerdiği aleni eleştirellik yüzünden, bir dönem hükümranlığını ilan eden bu akımlar tarafından boğulamaması pekâlâ mümkündür. Birkaç yıl önce bu olumsuz olasılık daha yüksek olurdu…

Öyle veya böyle, elinizdeki kitabın içeriği ve yapısı itibariyle kolayca boğulabileceğine de inanmıyorum. Kitabın kökeni bir tez çalışmasına dayanıyor ve dolayısıyla titiz bir ürün olduğunu başlarken not edebiliriz. Akademik ortama tanıklık edebilenler her tezin titiz olmak zorunda olmadığını, hatta genel durumun bu açıdan pek iç açıcı olmadığını akıllarından geçirmişlerdir. Doğrudur. Ancak kitabın yalnızca kökeni “tez”. Ve bu titiz bir tez.
Akademik tezler “kitap” değildir. Bir kurguyu, akademinin ortam ve kurallarına göre sergilemek üzere hazırlanmış çalışmalardır. Akademik derecelerle ilgili işini bitirdikten sonra yazar genel okura ulaşmak isterse ve tez genel bir tartışmanın unsuru haline gelecekse, tez olmaktan çıkartılıp yeniden yazılmalıdır. Elimizde böyle bir kitap var. Titiz bir tez, ikinci bir titizlikle kitaplaştırılmış…

“Toparlama” dedim… Hakikaten ihtiyacımız vardı! Kürt sorunu literatürü en uğultulu ve en kısır dönemini AKP’li yıllarda, spesifik olarak da barış veya çözüm “süreci” denen zaman diliminde yaşadı. Sürecin kesinkes bitip bitmediğini iddia etmek doğru olmaz. Dünyada, bölgede ve ülkede gündelik gelişmeler açısından ciddi bir belirsizlik var. Kendi payıma, sürecin yeniden ısıtılmasına hiç şaşırmam; ama iki yıldır yükselen yıkıcı ve çok acılı hararetin geri dönüşsüz bir yangına neden olmasına da hayret etmem. Ama şurası kesin ki, bu kritik evrede literatür tıkanmış bulunuyor. Süreç kelimesinin bir maymuncuk gibi her yere sokuşturulmaya çalışıldığı saçma bir dönemden sonra tıkanmanın kendisi değil ama ona zorunlu olarak eşlik eden “durulma” bir fırsat sayılmalıdır. Ne olup bittiği, ne tartışıldığı toparlanmalıdır.

Bu toparlama “bizim” işimiz olmalıydı. Biz derken, kuşkusuz sosyalist, tarihsel bir sınıf pozisyonunu paylaşanları kast ediyorum. Madem ki Kürt sorunu literatürü dendiğinde en küçük bölme bize kalıyor, iş toparlamaya geldiğinde de kenarda duracağımız zannedilmesin. Ciddiyim; bu bizim işimizdi ve Tunca Özlen’in çalışması bu noktada önem taşıyor.
Kitabın iki eksiğinden ise hemen şimdi söz edebilirim. Benim aslında bir eksik saymadığım ilki şu: bir sergileme/toparlama çalışmasında akademik teze içkin biçim ve üslubun büsbütün aşılması mümkün olamazdı ve gerekmezdi de. Diğeri ise, keşke bu çalışma kolay olmayan bir işi daha kotarsaydı da, Kürt sorunu literatürünün kendisini listelese ve tasnif etseydi. Artık bir başka çalışmaya…

Önsöz sayfalarında ben de bu açıdan bir iki ipucu vermeyi deneyeceğim.

Kürt sorunu literatürü dendiğinde Türkiye’nin 1960 öncesi çöldür. Kürt yayıncılığı, Lozan tartışmaları, devlet raporları, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın çok uzun süre yayınlanmadan kalan İhtiyat Kuvvet: Şark’ı… Literatür, sadece Türkiye anlamında değil, bölgeyle ilgili diğer güçleri de katın, bir “devlet ayrıcalığı” olarak kalmış, tutulmuştur. Kürt gerçekliği, dinamikleri olduğuna göre ortada elbette tutumlar ve dolayısıyla fikirler vardı. Ama fikirlere bilgi eşlik edemiyordu. Bu anlamda bir çölden söz etmek abartılı olmayacaktır.

İkinci dönem 1960-80 aralığıdır ve solun, sosyalizmin damgasını taşır. Başta İsmail Beşikçi’nin elbette. Doğu Anadolu’nun Düzeni’ni, yazarı yeniden basmak istemiyor. Hakkıdır, geliştirdiği görüşlerinin ve bilgilerinin farklılaştığını söylüyor. Haklıdır, çünkü bu eser bir sol bildiri olmanın çok ötesinde, Türkiye Kürdistanı’na sosyalizmin merceğinden bir bakış açısı getiriyordu.

Sonra birçoğu “bildiri” sadeliğini ve yüzeyselliğini aşamamış olan sol mercekler birbiri üstüne yığıldı. Kürt sorunundan söz etmek artık sosyalistlerin ayrıcalığıydı. Kavramlar yüzeyde tartışıldı. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı, ezen ulus-ezilen ulus ayrımı, sömürge statüsü, ortak mücadele, ayrı örgütlenme, ittifaklar teorisini Kürt ulusal sorununa uyarlama denemeleri…

Tamamen değersiz sayamayacağımız böyle bir kavramsal tartışmanın sınırları, eğer siyasal alanda kimi kısırlıklar varsa kendiliğinden çiziliyor. Türkiye solu 1960’larda Kürt özgürlükçü düşüncesini ve eylemini kendine çekerek yeniden kurguladı. Ancak devamında Kürt hareketi soldan da “özgürleşme” yoluna girdi. Türkiye sosyalist hareketi Kürt emekçilerini kapsayabilen sağlıklı bir gelişme rotası üretemeyince bu kaçınılmaz bir sonuç olmuştur. Beşikçi’nin eski kitabı Kürt özgürlükçülüğünün sola çekilmesiydi. Solda politik bir bağlam oluşmayınca özgürlükçülük sınıfsallığa değil milliyetçiliğe ve liberalizme kayacaktı.

Kürt sorunu literatüründeki solculuk ne kadar sağlam dokunmuştu, bu ayrı bir tartışma. Ama zaten zayıfsa bile sonunu bu eksikliği değil, 12 Eylül getirecekti. Bir sonraki evre, 12 Eylül sonrası yapılanmaların kapattığı ve açtığı yollarda sol-liberalizmin ve Kürt milliyetçiliğinin hanesine yazılmıştır.
Önce Kürt sorunu çözülmelidir, öncelik demokrasidedir, çözümü sosyalizmin sonrasına ertelemekten, her şeyi sınıfsallığa indirgemekten vazgeçilmelidir… Zaten en azından sosyalizm ile kapitalizm yakınsamaktadır. Bu dönemin yazıcılarına kalırsa sosyalizm bir hoş seda olarak kalsa belki; ama ötesini zorlayıp ayağa dolandırılmamalıdır. Ertelenen sosyalizm olmuştur.

Ne zamana kadar sürdü derseniz; dinciler eklenene kadar derim. Tunca’nın çalışmasında bir bölümde -bana da yer verdiği- birkaç araştırmacı ele alınıyor, aktarılıyor. Mustafa Akyol dinci gericiliğin bir toplumsal literatür alanına burnunu sokmasının örneğidir. İslamcılığın literatürün parçası olduğu nokta bilimselliğin ve bu anlamda literatürün sonudur aynı zamanda. Ne diyorlar ki? İslam kardeşliği sorunu çözecek-miş. Bu saatten sonra ümmet olup, aynı namaz safında birleşeceğiz… Camiye girmesi söz konusu olmayan kadınların, sanayi sitelerinde acımasızca sömürülenlerin, okul sıralarında bilgi ve bilim araması beklenenlerin geleceğine ilişkin tek kelime söylemesi mümkün olmayan bu son yaprağı liberal-(Kürt) milliyetçi ittifakı hazırladı.

Tıkanma vesilesiyle az yukarıda söylediğim imkân bununla ilgili. Sosyalizm başka alanlarda olduğu gibi bu konuda da sözünü geçmiştekinden çok daha gelişkin ve ikna edici bir içerikle ve daha yüksek perdeden ortaya koymalıdır. Toparlama kitabımız bunun işareti olmalıdır. Bunun için bir ara toparlama yapılması gerekir.
Özlen Kürt sorununa ilişkin tezleri, tez sahiplerini, siyasal akım ve partileri, çözüm önerilerini sıralıyor, aktarıyor, tartışıyor.

Her çalışmanın bir işlevi olmalıdır ve bir sürü işlev aynı çalışmaya yığılmamalıdır. Tunca’nın Kürt Çözümleri’nin Kürt sorunu literatürüne ilişkin sunduğu sergilemenin, yeni bir dönemin açılışını yapmasını diliyor ve böyle olacağını umuyorum. Bazı konularda herhangi bir söz, söz olarak kalmaz, kalamaz. Kürt Çözümleri’nin sosyalizmin çözümünün hissedileceği bir dönemin de açılışına işaret etmesi mümkündür. Lakin bu tek başına herhangi bir kitabın değil, kitapları kuşatan ve kitapların eşlik ettiği mücadelelerin konusu olabilir ancak.

Aydemir Güler
Mart 2017

Basım Tarihi

Editör

Aydemir Güler

Kapak Tasarım

Levent Karaoğlu

Düzelti

Yaşar Uzunlar

İç Sayfa Düzeni

B. Barış Koç

ISBN

978-605-9988-94-0

Sayfa Sayısı

394

Yazar

Tunca Özlen