Yunan İç Savaşı’nı incelemek, yakın tarihinde Türkiye’yi ciddi biçimde etkileyen önemli bir hesaplaşmaya yakından bakmak anlamına geliyor. önce İtalyanlara ve Almanlara sonra İngilizlere karşı savaşmak zorunda kalan Yunanlı yurtsever direnişçilerin 1940’lara damga vuran mücadele ve yenilgisi, ABD’nin Avrupa ve Anadolu coğrafyasına uygun gördüğü modelin başarısı anlamına geliyordu.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında kazanan tarafta yer alan Sovyetler Birliği, ABD ve İngiltere arasında keskinleşen çelişkiler, Avrupa’nın iki farklı yöne doğru giden bir bölünmeye uğramasına yol açmıştı. Stalin liderliğinde Sovyetler ve Roosevelt’in ölümüyle ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Truman’ın başını çektiği emperyalist merkezler, askeri ve diplomatik bir mücadeleyle bu bölünmeyi mümkün olduğunca kendi lehlerine çevirmeye çabalıyorlardı. Yunanistan ise savaşın seyri sonucunda İngilizlere ve dolayısıyla Amerikalılara kalmıştı.
İkinci Dünya Savaşı boyunca Yunanistan’ı faşist işgalcilere dar eden komünist partizanlar, bu durumu kabullenmeyerek bu kez İngilizlere, kralcılara, Yunan gericilerine karşı ayaklandılar. ülkenin bir bölümünü ele geçirdiler, kendi demokratik-devrimci sistemlerini yerleştirdiler.
Ve yenildiler…
Bu yenilgi her boyutuyla incelemeye değer. Yazılama kendi adına bir başlangıç olarak yenilen ama çok şey kazanan tarafa ilk söz hakkını tanıyor. İşte komşuda iç savaşın taraflarından birinin gözüyle “Yurtsever Direniş”in kısa öyküsü…